<?php bloginfo('title'); ?> - <?php the_title(); ?>

logo


Güzel Olan Ne Varsa..

Site Map Contacts anasayfa

ANKET

Kuran-i Kerim'i Günde Kaç Kez Okuyorsunuz?

NE VAR NE YOK



Bugün:3
Tıklanma:6
Online:
İpniz:46.197.126.132

EN GÜZEL İSİMLER


"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD
(Şanı büyük ve yüksek)

BÂİS
(Ölümden sonra dirilten)

ŞEHÎD
(Bütün zamanlarda ve her yerde, hazır ve nazır)

HAK
(Varlığı hiç değişmeden duran)

VEKÎL
(Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran)

KAVÎ
(Gücü bizzat kendinden olan, kudretli)

METÎN
(Her şeye gücü yeten, güçlü)

VELÎ
(Sevdiği kullarının dostu)

HAMÎD
(Ancak kendisine hamdedilen, övülmeye layık)

MUHSÎ
(Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen)

MÜBDİ'
(İlkin yaratan)

MUÎD
(Tekrar yaratan)

MUHYÎ
(Hayat veren)

MÜMÎT
(Ölümü yaratan)

HAY
(Ebedi hayatta diri)

KAYYÛM
(Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kainatı idare eden)

VÂCİD
(Dilediğini dilediği zaman bulan, müstağni)

MÂCİD
(Şanı büyük ve yüksek)

VÂHİD
(Sıfatlarında, özelliklerinde tek ve biricik olan)

SAMED
(Tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği eşsiz kudret)

KÂDİR
(Her şeye gücü yeten, kudretli)

MUKTEDİR
(Kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunan)

MUKADDİM
(İstediğini öne alan)

MUAHHİR
(İstediğini geriye bırakan)

EVVEL
(Varlığının başlangıcı olmayan, ilk)

ÂHİR
(Varlığının sonu olmayan, son)

ZÂHİR
(Her şeyde tecelli eden. Tüm yarattıklarında, kendisinden görülebilir izler, işaretler bulunan)

BÂTIN
(Gözle görülemeyen, her şeyde kendinden bir güç bulunan)

VÂLÎ
(Kainata hakim olup onu yöneten)

MÜTEÂLÎ
(İzzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, aşkın)

BERR
(İyilik ve lütfu sonsuz olan)

TEVVÂB
(Kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)

MÜNTAKİM
(Suçlulari adaletiyle cezalandıran)

AFÜV
(Hiçbir günah kalmayacak şekilde günahları affeden)

RAÛF
(Çok şefkatli, çok lütufkar)

MÂLİKÜ'L-MÜLK
(Mülkün ebedi sahibi)

ZÜ'L-CELÂLİ ve'l-İKRAM
(Azamet ve kerem sahibi)

MUKSİT
(Adaletle hükmeden)

CÂMİ'
(İstediğini, istediği zaman istediği yerde toplayan)

GANÎ
(Her şeyden müstağni, kendisi dışında her şey O'na muhtaç)

MUGNÎ
(İstediğine zenginlik verip, zengin eden)

MÂNİ'
(Dilemediği bir şeyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan)

DÂRR
(Elem ve zarar verecek şeyleri yaratan)

NÂFİ'
(Hayır ve menfaat veren şeyleri yaratan)

NÛR
(Alemleri nurlandıran, istediği gönüllere ve zihinlere nur yağdıran)


HÂDÎ
(Hidayet veren, istediği kulunu muradına erdiren)

BEDÎ'
(Eşi ve örneği olmayan, sanatkarane şekilde yaratan)

BÂKÎ
(Varlığının sonu olmayan)

VÂRİS
(Varlığı devam eden, servetlerin gerçek sahibi)

REŞÎD
(Bütün işleri ezeli takdirine göre yürütüp, hikmet üzere sonuca ulaştıran)

SABÛR
(Çok sabırlı)


©TRNuke.net
ALLAH'ın (c.c) Güzel İsimleri

VEDA HUTBESİ

» Veda Hutbesi

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyor um, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

ARŞİVLER

Admin Paneli

İSTEK GÖNDER

Şuan GÜLE SEVDAL FM'de

İLAHİLER VE EZGİLER

Dinliyorsunuz

Güle sevdalı Fm

90 TANE HAFIZ DİNLE

FLATCAST TEMALARI

KABE-MEDNE CANLI İZLE

RADYOMUZ

Anket

Deneme yazı
  • Etİketler

    YARDIM ZAMANI

    reklam

    Dost Sİteler

    reklam reklam reklam reklam reklam

    Sitemizin Diger Dilleri


    Güle Sevdali FM - KeRvAnCaN - Flatcast Radyo islami Dini

    Hesab Gunune Gecmeden Kabir Duraginda Sorgulanmak

    Arşiv Sayfası Hakkında Acıklama
     
    ..::::..(((( Yedi Uzvu Haramdan Koru ! ))))..::::..
     
    Güle Sevdalı FM Dinle

    Yedi Uzvu Haramdan Koru !

       Hesab Gününe Geçmeden Kabir Durağında Sorgulanmak

    islami Bilgiler

    Allah (cc)  Kelamında şöyle buyurmaktadır :
     “Bütün mülk elinde bulunanın şanı ne yücedir! Ve O, her şeye kadirdir. O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Azizdir,Gafurdur.” (67/Mülk 1-2)

     İnsanın hayatının ve dünyaya geliş amacının en güzel özetlenmiş halini burada buluyoruz. Allah, yarattığı bu kullara dünya hayatında  şöyle bir program çizmiştir: “Gerçekten Biz, Ona yolu gösterdik. İster şükredici olsun.İster nankör(bir kafir) olsun” (76/İnsan-3)
    Allah’a şükretmenin  tek yolu, O’nun ilahlığını kabul ve itiraf edip, O’nun istekleri doğrultusunda yaşamaktan geçer. İnsan ve Cin kullarının  dünya hayatında nasıl yaşayacağını Allah(cc) Rasul Kulları aracılığı ile diğer kullarına bildirmiştir:

     “Andolsun ki Biz her ümmet  arasında: “Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye bir peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimine hidayet verdi, kiminin aleyhine olmak üzere sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezinin de yalanlayanların sonu nasıl oldu,görün.”(16/Nahl-36)

     İşte bu ayetin ışığın da uyarılmayan hiçbir topluluk kalmamıştır diyoruz. Ama buna rağmen  Allah, onca gücüne rağmen kullarının kendi büyüklüğünü kabul etmesi noktasında zorlamamış, onları bu konuda serbest bırakmıştır. Bu serbestlik bazılarına o kadar cesaret vermiştir ki kendilerini yaratan Rabbini bile inkar eder dereceye gelmiş, kendinden önce sapıtıp esasında insana düşman olan  Şeytanın yoluna uymuştur. Bu gerçeği Allah Teala  akıl sahibi kullarına şöyle bildirir:
     “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim Tağutu inkar ve Allah’a iman ederse o muhakkak, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa(Kur’an ve İslam’a) yapışmış olur. Allah işitendir,bilendir.”( 2/Bakara 256)
     Din de yani  kişilerin yaşayış tarzlarında  bir zorlama yoktur. Dileyen Yahudi, dileyen Hristiyan, dileyen budist, dileyen kominist ve dileyen demokrat, dileyen de kafasına estiği gibi yaşar. Allah(cc) şöyle buyuruyor : “Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O,dilediğini saptırır,dilediğini de hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorguya çekileceksiniz.”( 16/Nahl 93)
    Allah muhakkak insan ve cin  kullarını sorguya çekecektir. Ama insan  Rabbinin öğüdüne kulak asmamış, şeytanın sözleri sanki ona daha cazip gelmiş,  gerçek yurdu unutarak  dünya hayatına  bağlanmıştır. Bu gerçeği Allah (cc) şöyle beyan buyurur : “Hayır,(ey insanlar) hayır,siz çabucak geçeni(şu dünyayı)seversiniz;  Ve ahreti bırakırsınız.” (76/İnsan 20-21)

    İşte bu tercihlerinden dolayı insan ve cinlerin  bir çoğu cehennemliktir :  “Andolsun ki Biz cehennem için cin ve insanlar dan çok kimseler  yaratmışızdır.Onların kalbleri vardır, fakat bunlarla anlamazlar.Gözleri vardır fakat bunlarla görmezler. Kulakları vardır  fakat  bunlarla işitmezler.Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir.Hatta daha da  sapıtırlar.onlar gafil olanların ta kendileridirler.” (7/Araf 179)
     Allah’ın gösterdiği yolarından iyisine tabii olmayan, gönderdiği Rasulleri yalanlayan,  ahireti yalanlayan, Allah’ın kanunlarını dünyada kabul etmeyen, geçmişlerin masalları diyen bir anlayışa sahib cin ve insan toplulukları elbette cehennemliktirler. Ayetteki ifadesi ile iyi bir gözlemci olmadıklarından,  içinde yaşadıkları ortamın kime ait olduğunun farkına varmadan ölümün mutlak bir son olduğunu sanan zavallı beyin sahibleridirler bunlar. Çünkü gözleri olduğu halde gerçeği görmüyor, kulakları  olduğu halde hakkı duymak istemiyor, kalbleri yani  zekaları olduğu halde düşünmüyorlar. Bu özellikleri kullanmayarak hayvanlardan daha aşağı bir mertebede olmuş oluyorlar.

    Çünkü hayvanlara bu özellikler  bu dünyada kullanılması için verilmiş, madde olmanın ve hayatı idame etmenin haricinde bir işe yaramayan araçlardır.  Ama onlar havyanlar için böyledir peki insanlara ne oluyor ki  bunları hakkıyla kullanmıyorlar?
     İnsanın temel amacı  kendini yaratan Rabbine ibadettir (Bkz. 51/Zariyat 56) İbadetin en güzeli ve vazgeçilmezi Rabbini birlemektir. Gönderilen Rasullerin hepsi,  İnsanlara dünya hayatına  imtihan için geldiklerini, Rablerinin kendilerinden   yalnızca O’nu birlemelerini ve gönderdiği dini hayatlarına hakim kılmalarını istediklerini tebliğ etmişlerdir. Son Rasul Muhammed(sav)’de bu mesajı vermiş ve ayrıntısıyla  mesajın yaşama biçimini Allah’ın insan ve cin kullarına göstermiştir. Rasulullah(sav) vefat ettikten sonra Rasuller ve Nebilerin gelmesi sona ermiş, insanlar Rablerinin kitabı ve Son Nebinin  yol gösterici hayatıyla baş başa kalmışlardır. Artık İster bu iki rehbere uyulur ve hayat  Rabbin rızası doğrultusunda sürdürülür, yahut uyulmaz ve karşılığı eksiksiz alınır…

     Yani hayatının  her anında Allah’ın (cc) sistemini isteyen bir kul ve ya Ona karşı gelen bir kul olur. Ama neticede kendi amelinin karşılığını alır. Ebu Hureyre(ra)’ın rivayetiyle Rasulullah(sav) buyuruyor ki :  “Dünya mü’minin zindanı, kafirin cennetidir.” (Müslim(11/423) K.Zühd  Bab: -  Hdsno:1)
     Bu hadiste de belirtildiği gibi Dünya mü’min için zindan mesabesindedir.  Cennetin varisi olan bir kul için dünya nedir ki? İşte bu zindandan  kurtuluşta tevhid üzere bir yaşayış ve ölümle olur. Ölüm mü’minler için bir son değil Rahat cennet hayatının bir başlangıcıdır.

    Kafir için ise tam tersidir. Zor ve Çileli bir hayatın başlangıcıdır, hemde başlangıcı olduğu halde sonu olmayan… Doğum nasıl normal bir olgu ise, ölümde mü’min için o kadar normal bir  olgudur. Çünkü O dünyaya zaten ebedi kalmak için gelmemişti. O bir sınav için  yeryüzüne inmişti…Allah(cc) : “Her nefis ölümü tadıcıdır.Biz şerle de,hayırla da deneyerek imtihan etmekteyiz.Ve siz bize döndürüleceksiniz.” ( 21/Enbiya 35)
     Madem  ölüm  tadına bakılması kaçınılmaz bir tattır, o  zaman onu en az  zararla atlatmak için mü’min bir yol bulmalıdır ve hazırlığını yapmalıdır. İşte akıllı olan da odur. Şeddat b Evs (ra) rivayetiyle  Nebi (sas) şöyle buyurmaktadır: “Akıllı, nefsine boyun eğdiren ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz ise,nefsini kötü arzularında alabildiğince serbet bırakan ve Allah’a kuru ümitler besleyendir.” (Taberani Mücemu-s’Sağir(2/290) Hdsno: 593 )

     Hayatını ölümü için hazırlayan insan akıllı insandır. Hayatını tevhid üzere sürdüren  ve onunla bitiren insan akıllı insandır. Abdullah Bin Becir’den rivayet edilmiştir : Abdullah Osman(ra)nun azatlısı Hani den şöyle dediğini işitti:  “Osman,bir kabrin başında durduğu zaman sakalını ıslatıncaya kadar ağlardı. Kendisine Cennet ve Cehennem anılınca ağlamıyorsun da bundan mı ağlıyorsun? Denildi.Bunun üzerine dediki: Rasulullah(sas) şöyle buyurdu:  “Kabir ahretin konak yerlerinden ilk konak yeridir. Eğer ondan kurtulursa  gerisi daha kolaydır. Şayet kurtulmazsa gerisi daha ağırdır.”Osman (ra) dedi ki: “Rasulullah(sas) şöyle buyurdu: “Her ne (korkunç) manzara gördümse kabir ondan daha korkunçtur.Kabirden daha korkunç bir manzara görmedim.” (Tirmizi(4/155) K.Zühd Bab: 3 Hdsno:2410)

      İşte Hz.Osman (ra)’ı korkutan manzara budur. Ya o durakta işi zorlaşırsa?..  Peki Kabrin içinde bizleri ne bekler?  Bu olayları birebir görmüş El-Emin Muhammed(sav) bize ahiretin  bu ilk durağında ki karşılaşacağımız  olayları şöyle anlatıyor:  “Mü’min (bir kimse) kabre konulduğunda iki melek gelir. O kişiyi oturtup, kendisine şu soruları yöneltirler: Melek: “Rabbin kimdir?” diye sorar. Mü’min : Allah der.  Nebin Kimdir?  diye sorar: “Muhammed”diye yanıtlar. Melek ; “dinin nedir?” diye sorar O da: “İslam”. Yanıtını verir. (sorgulama bitince) kabir Ona genişletilir.Sonra da(bulunduğu yerden) cennette kalacağı yeri görür.  Ölen, Kafir bir kimse ise, melekler onu oturturarak kendisine şöyle sorarlar: Rabbin Kim?(o da) herhangi bir şeyini yitiren kimse gibi(şaşkınca): “Hah! Bilmiyorum.”der. “Nebin kimdir?” diye sorar. O, yine “Hah! Bilmiyorum”der. diye cevap  verir. “Peki,dinin nedir?” diye sorduklarında da yine: “Hah! Bilmiyorum.”der.Bu sorulardan sonra kabir ona iyicedaraltı(lı)r. Cehennemdeki kalacağı yeri görür. Melek öyle vurur ki, İnsan(lar)ın ve cinlerin dışında bütün varlılar o( vuruşun) sesi(ni) duyar. Sonra Rasulullah(sav)(meali) şu(olan)ayeti okudu: “Allah,iman edenleri,dünya ve ahiret(kabir) hayatında kesin/gerçek söze imanlarında sebatlı kılar.Allah,zalimleri(de) saptırır.Allah dilediği şeyi yapar.”( 14/İbrahim27)” (İmamıAzam Ebu Haife Müsnedi(sh:124-5) Hdsno:191 Armağan kitablar)

     İşte bu sorulara hazırlıklı olmak ve cevab vermek ancak söylenen şeyleri yaşamak ile olur. İnsan Rabb olarak Allah’ı kabul edip hayatını terbiye ve düzene koymasına   boyun eğerse, Allah’ın Rasulune(sav) iman eder onun yaşadığı gibi yaşarsa zaten dini İslamlaşmış Allah’a ve Rasulune teslim olan bir hayat sürmüş olur. Sonra, sonra  inşaAllah Cennet…

     Ama Hayatında Allah’ı Hakkıyla birlememiş, Allah’ı yaratıcı olarak kabul etmiş ama kanun koyucu olarak  kabul etmemiş, Rasulunun hayatını benimsememiş mesajına  hayatında hiç yer vermemiş Onu yok kabul edercesine hayatın ancak belli kesimlerine hapsetmiş, Teslimiyet manasına gelen “İslam dinine” Teslim olmamışsa ve bunlara gereken değeri daha dünya hayatında iken göstermemişse toprağın altında karanlıklarda mavi gözlü Simsiyah tenli meleklere nasıl cevab verir?...

     İşte  Allah’ın ilahlığını savunurken birilerinin gözünde dünyada iken terorist olunur, ama rabbimiz Alah’ın nezdinde Muvahhid oluruz. Ya da birilerini Razı etme adına Allah’ın ilahlığını ya tümden veya kısmen rafa kaldırarak kafir oluruz-Ki Allah’a sığınırız.-
     Onun içindirki Allah’ın bize biçmiş olduğu ecel zamanının ne olduğunu bilmeden her an gelecekmişine inancımız üzerinde ayak diretmeli, Allah’ın ilahlığını son nefesimize kadar söylemeliyiz ,ki bu gaye için yaratılan bedenler amacına ulaşsın… Dünya hayatının süsü, şeytan ve insan ve cin yardımcıları bizi Allah’ın yolundan Allah’ın adıyla saptırmasınlar…

    Sözlerimizin sonu ve hali Yusuf (as) gibi olsun:
     “Rabbim…. Gökelrin ve yerin yaratıcısı,dünyada ve ahrette benim velim sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni Salihlerin arasına kat.” (12/Yusuf 101) Amin.

    Tarih: 02.015.2014 Saat: 11:59 Gönderen: islam
     
     
    Ana SayfaForumTüm Kodlarımız Facebook Facebook Facebook Sayfamız İletişim Yardım & Destek


    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol